24 Ocak 2007 Çarşamba

Spontane Düşünceler

Astroloji sadece kendine has teknikleri sayesinde değil, aynı zamanda da diğer birçok bilim dalını bünyesine entegre etmiş olmasıyla önemli bir bilgi. Matematik, psikoloji ve felsefe gibi hem sayısal hem de sözel bilimlerle birarada yürüyebilme yetisine sahip olabildiği gibi, bir de ayrıca rasyonalist eğilimleri temsil etmeyen bilgileri de kendisine refakat ettirebiliyor. Birçok türü birarada barındırabilmesi astrolojinin belki de en temel yönünü oluşturuyor.

Örneğin günümüzdeki matematik anlayışla geçmişteki arasında büyük farklar var.
Pitagor´a göre sayılar, kendi içlerinde sembolik anlamlara sahipti; rakamlar yaşıyorlar ve insan ve evrenin ruhuyla bir birliktelik, bütünlük gösteriyorlardı. Antik Yunan´da tüm bilimler – fen, matematik bilimleri ya da sözel bilimler – günümüzdeki katılığa ve sert bir rasyonelliğe sahip değillerdi.

Kullandığımız 360˚lik çember – örnek olarak – sadece rasyonel/matematik anlamda mükemmel değildir; aynı zamanda kendine has bir sembolik te taşır.12 burç ve 12 ev olduğuna göre, 360˚lik bir çemberdeki açıların bu dereceyle uyum içinde olması gerekiyor. Mükemmellik te zaten burada:

360˚*1/12 = 30˚,
360˚*2/12 = 60˚,
360˚*3/12 = 90˚,
360˚*4/12 = 120˚,
360˚*5/12 = 150˚ ve
360˚*6/12 = 180˚dir ki, bu derecelerin aralarında hem 30˚lik bir uyum söz konusudur hem de bölünmeler belirli bir sırayı takip ederler.

1*2*3*4*5*6 = 720 eder. 720´nin de – aynen 360˚ gibi – rakamsal değeri (numerolojide rakamlar toplanıp tek sayıya indirgenir: 7+2=9) 9´dur. 9 ise, numerolojide son tek haneli sayıdır ve tamamlanma konusuna karşılık gelir; herşey bitmiş, mükemmele ya da sona ulaşılmıştır. 9 sayısı, sembolik olarak evrensele ve onunla bağlantıya isaret eder çünkü hemen ardından gelen 11 sayısı artık kozmozla ilişkili olarak değerlendirilir. 9, numerolojik olarak Mars gezegenine tekabül etmektedir. Bu noktada "neden Mars?" türünde bir soru sorulabilir, ancak bunun da nedeni – tahmin edebildiğim kadarıyla – şudur: Mars, kalitesi gereği fiziksel varoluşumuzun, insan olarak meydana çıkışımızın, yani hayatın kendisinin kalitesidir. XII. ev, (astrolojik anlamda) daha ortaya çıkmamış, materyal olarak zuhur etmemiş potansiyel güçse – ki bu güç, eski birçok kaynakta tanrıdır, ideadır, ışıktır – I. ev ve Mars, yaşamın (maddi yaşamın) direkt olarak kendisini sunmaktadır. Buradan hareketle, astroloji de hayatın direkt kendisini sembolize ediyorsa, kullandığımız çemberin maddi yaşamımıza tam olarak karşılık geldiği aşikâr olur. Kullandığımız 360˚lik çember ve içindeki sembolikler demek ki yaşamımızın ta kendisidir; onda "neden"e ilişkin cevaplardan daha çok, "ne?" sorusunun karşılığı/karşılıkları yatmaktadır.

Tekrar başa dönülecek olursa, astroloji demek ki matematiği ve manevi anlamı birbiriyle bağlayabiliyor. Hem rakamları – ki görüldüğü gibi astrolojik çemberimiz, kendi içerisinde tam bir uyum göstermektedir – ve hem de onun „anlamlarını“ birarada yaşayabiliyoruz. Herşeyden önce bilinmesi gereken, insan denilen varlığın (ve aslında diğer canlıların da) „madde içinde sıkışmış ışık“ olduklarının ayırdına varmaktır; bu durumda ışığın çocukları olan renkleri dahi astrolojiyle birarada kullanabiliriz. Bunların hepsi birbirleriyle entegre edilebilir ve işledikleri de tecrübelerle sabittir.

Tüm bunlar astrolojinin ne kadar derin ve aslında ne kadar akıl almaz özelliklere sahip olduğunu gösteriyor. Eğitimi hiçbir zaman bitmeyecek, bitemeyecek büyük bir ilim bu. Onun için, astrolojiyi hele ki dar kalıpların ve acımasız tek yönlü rasyonalist düşüncenin içine hapsetmek bizi her zaman içinden çıkılamayacak sorunların içine düşürecektir. En büyuk dileğimiz de, bugünkü bilimsel anlayışla astroloji yargılanmasının terkedilmesi ve – aynen astrolojinin yaptığı gibi – gerçeğin birden fazla yüzü olduğunun ve bunların kombine edilmesinin mümkün olabileceğinin görülmesini umut etmektir.


Resimler

1: Caspar Shott, „Organum Mathematicum“, Nürnberg 1668

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder