7 Şubat 2007 Çarşamba

Ermeni yasası Fransa Meclisi'nden geçti

NOT: Konu güncel değil ama bu makaleyi daha önce yazmıştım, onun için eski de olsa buraya ekleyeyim.

Ermeni yasası Fransa Meclisi'nden geçti... İzliyoruz...
SAADET ORUÇ Paris DHA

FRANSA’da sözde Ermeni soykırımının inkarına hapis ve para cezası öngören yasa teklifi parlamentoda kabul edildi. Patrik Deveciyan’ın verdiği, bilim adamları ve tarihçilerin çalışmalarının yasanın yaptırımlarından muaf tutulmasına ilişkin değişiklik önergesi de reddedildi.

Fransa meclisi genel kurulu, Sosyalist Parti’nin sunduğu sözde Ermeni soykırımını reddetmenin suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul etti. Yasa teklifi 19’a karşı 106 oyla kabul edildi.

Teklifin yasalaşması için Senato’nun da onayı gerekiyor. Yasa teklifinin Senato’ya götürülme kararı ise hükümetin elinde bulunuyor.

Yasa teklifi, sözde soykırımı reddedenlere, bir yıla kadar hapis ve 45 bin avro para cezası verilmesini öngörüyor.
Kaynak: **: http://www.milliyet.com.tr/2006/10/12/son/sondun16.asp



Yasanın kabul anı haritası altta görülüyor.(1)

Haberin içeriğine bir göz atıldığında, olay konusu ile astrolojik konu arasında Akrep burcu yükseleni nedeniyle önemli bir bağ görünüyor ve ASC´deki Pluto´nun konumu da olayın “halklara sözde soykırım” içeriğiyle ilişkili olduğunu çok açık anlatıyor.

Bir ülkede sosyalist partiler genel olarak VI. evle ifade edilir. Bu evin yöneticisinin, dış politikayla ilişkili olan XI. evde konumlanmış ve güçlü pozisyonda olması, bir yandan Fransa´da sosyalist partinin bu yasada önemli bir söz sahibi olduğunu ve diğer yandan da yasanın dış politikayla ilişkili olduğunu gösteriyor. Yine, dış politikanın bir başka astrolojik göstergesi IX. evde Satürn (=yasa) pozisyonu da yasa ile dış politika bağlantısını daha da artırıyor. Sosyalist parti yöneticisi Venüs ile “adalet amaçlı yasa” konusuna karşılık gelen Güneş´in kavuşum yapması, bu konunun sosyalist partinin gözlerini kör ettiği ve sağlıklı düşünememesine sebep olduğu biçiminde yorumlanabilir. Ve bağlantılı olarak XII. evde ve Akrep´te konumlanmış Jüpiter´in [=soykırım konusuyla ilgili (=Akrep) kaybolan (=XII. ev) adaleti (=Jüpiter) arama], yine adalet kaynaklı yasa (=Satürn IX. evde) konusuyla olan kare açı görünümü de kararın gerisindeki dinamikleri açıklayabilir. Ancak Jüpiter´in Akrep´te ve özellikle de XII. evde olması, bu yasanın kabul edilmesinde bizlerin bilemediği ve çok derinlerde kalan, su yüzüne çıkmamış çeşitli art niyetlerin olduğunu da gösterebilir.

Olayın Türkiye haritasıyla ilişkili olarak incelenmesi (=Sinastri) belki daha fazla detay verebilir:


Sinastri - TC + Ermeni Yasası

Burada neredeyse mükemmel derecede astrolojik karşılığı olan bir pozisyonu görüyoruz; kararın çıktığı anda Ay´ın konumunun, Türkiye´nin XII. evindeki Ay´a hemen hemen ekzakt kavuşumu konunun ana çekirdeğine çok yerinde karşılık geliyor. Öncelikle karar anında Ay VIII. evde ve İkizler burcunda bulunuyor ve bu da ölümle, yok etmeyle ilişkili resmi tebliğ, resmi beyan anlamına geliyor. Bu pozisyonun bir de kararın I. evindeki Pluto´yla açısı, konuyu daha da güçlendirici rol oynuyor ki Pluto´nun kolektif anlamda gizlenen ya da saklanan olayları, organize suçları, ölüm ve yaşam gibi konuları temsil ettiğini biliyoruz.(2) Ay´ın XI. evdeki Mars´la üçgen konumu da, agresif bir yapının ya da yok etmeyle ilişkili olduğu öne sürülen bir konunun (=Mars) sosyal bir olay (=V. ev) olarak parlementoya (=XI. ev) getirilmesini anlatıyor. Şimdi böyle kökleri olan bir Ay´ı Türkiye haritasındaki Ay´a getirdiğimizde, konunun Türkiye´de izole edildiği ya da bilinçaltında kaybolduğu ya da unutulduğu veya skandala kurban gittiği (=XII. ev) iddia edilen halklarla (=Ay) ilişkili olduğunu çok rahat görebiliyoruz.

Karar anı haritasının MC´sinin (=hedef) Türkiye´nin IC´sine ne kadar yakın durduğuna da ekstra dikkat edelim; hedef, bu noktada bir ülkenin en derin köklerini meydana, su yüzüne çıkarma girişimi olarak algılanabilir. Bunun dışında çok daha çarpıcı bir bağlantı da Türkiye´nin VI. evine (=gündem, ülkenin rahatsızlığı, hastalığı, sorunları, meşgul oldukları) denk gelen Pluto´nun, IV ve XII. evleri kesen Merkür´le – ki bu evlerin anlamlarından daha önce bahsedildi – ekzakt altmışlık görünümüdür. Çok fazla birşey söylemeye gerek yok; izolasyonla, yok etmeyle ilişkili olduğu iddia edilen bir konu (=XII. ev, Pluto) ülkenin sancılarına (=VI. ev) ve karşıtlığa geçmesine neden olmuştur.

Son olarak olay anını astrokartografik olarak ta değerlendirdiğimizde, üzerinde yeterince konuştuğumuz Ay´ın Türkiye üzerinden geçtiğini görüyoruz; bu noktada Ay DSC hattının Ermenistan´a ne kadar yakın durduğuna da dikkat edelim. Bunun dışında Güneş, Mars ve Venüs hatları da yine Türkiye üzerinden geçmektedir ki bunların hepsi, kararın çıkış ya da yansıma noktalarının (tüm hatlar MC hatlarıdır) Türkiye´yle ilişkili olduğunu göstermektedir.


Dipnotlar

1: 12.10.2006, 11:40**, +02:00, Paris/FRANSA
**:http://www.milliyet.com.tr/2006/10/12/son/sondun16.asp
http://www.netgazete.com/24saat/default.asp
2: Burada olayların nasıl vuku bulduğu üzerine fikir beyanı değil, güncel bir konuya ilişkin olarak astrolojik analiz denemesi yapılmaktadır.



Nobel Ödülü Orhan Pamuk´un

NOT: Konu güncel değil ama bu makaleyi daha önce yazmıştım, onun için eski de olsa buraya ekleyeyim.

Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk'un...
STOCKHOLM,(DHA)

DÜNYANIN en prestijli ödüllerinden Nobel Edebiyat Ödülü’nü bu yıl ünlü yazar Orhan Pamuk kazandı. Daha önceki senelerde de adı adaylar arasında geçen Orhan Pamuk, böylece Nobel’i kazanan ilk Türk olma başarısını gösterdi. [Nobel Edebiyat Ödülü jürisinden yapılan açıklamada Pamuk'un, kenti İstanbul'un melankolik ruhunu araştırma yolunda, kültürlerin çatışmaları ve birbirleriyle iç içe geçmesinde yeni semboller bulduğu belirtildi].*
Orhan Pamuk, çok mutlu olduğunu ve ödülü kazanmaktan kıvanç duyduğunu söyledi.
Ödülü kazandığını Amerika’da öğrenen Pamuk, İsveç gazetesi Svenska Dagbladet’in sorularını telefonla yanıtladı.
Gazetenin internet sitesinde çıkan habere göre Orhan Pamuk, "Çok mutluyum. Ödülü kazanmaktan büyük onur duydum. Ödülü almak için Stockholm’e geleceğim" dedi.
Ödül töreni 10 aralıkta Stockholm’de düzenlenecek.

Kaynaklar:
Milliyet,http://www.milliyet.com.tr/2006/10/12/son/sondun22.asp
*: http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=47183

Orhan Pamuk, insan hakları, düşünce özgürlüğü, demokrasi ve benzeri konulardaki düşüncelerini makaleler ve söyleşiler yoluyla aktarmaktadır. Yazar, Kürt sorunu ve Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bazı sözleri nedeniyle yargılanmıştır.(1)

Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi, URL: http://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Pamuk

(1): Pamuk, Zürich “Tagesanzeiger” gazetesine yaptığı bir röportajda, Türk komutası altında 30.000 Kürt ile 1915 – 17 arasında 1 milyon Ermeni´nin öldürüldüğünü söylemiş ve bu nedenle de kendisine 2005 Aralık ayında “Türklüğü alenen aşağılamak” suçundan dava açılmıştır ancak dava daha sonra düşmüştür.



En sonunda bir Nobel ödülü Türkiye´ye de ulaşabildi. Bu, her ne kadar uluslararası bir haber olsa da yine de Türkiye için özel bir anlamı olduğundan, onu “Türkiye” bölümünde değerlendirmeyi uygun bulduk. Haberi astrolojik olarak yorumlayalım: İlk olarak Nobel edebiyat ödülünün açıklanış anında göklerin pozisyonuna bakmak yerinde olacaktır.

Nobel Edebiyat Ödülü / Açıklanış Anı haritasını yanda görüyorsunuz.(1)

İlk olarak dikkat çeken haritanın yükselenindeki Pluto. Mundan astrolojide Pluto kolektif bilinçaltına karşılık gelir ve bu da, onun ödülün verildiği andaki önemini vurguluyor. “İstanbul´un melankolik ruhunun araştırılması yolunda, kültürlerin çatışmaları ve iç içe geçmeleri konusunda yeni semboller” de, arındırma ve çatışma gibi kavramları rahatlıkla açıklayabilen Pluto´nun konuları anlamında düşünülebilir. İkinci olarak, Pluto´nun I. evdeki pozisyonu, halklardan arındırma, baskı ve sözde soykırım gibi sözleri söyleyen Pamuk´a ödülün gideceğini de ekstra belirtebilir. Öte yandan Ay´ın Yengeç´e yeni girmiş olması da, Yengeç yükselenine sahip bir ülke olan Türkiye´yle ödülün ilişkisini açıklayabilir. Tabi ki olay anı haritalarına bakarak, en fazla ödülün karakteri ile ilişkili ipuçları yakalayabiliriz. Dolayısıyla daha ayrıntılı açıklamalar için bir sinastri haritası çıkartmak yerinde olur:


Sinastri – TC / Nobel edebiyat

Ödülün ilan edildiği anın haritasında Pluto´ya dikkat edilmesi gerektiğini söylemiştik. Sinastride ise bu durum daha bir keskin ortaya çıkıyor; Pluto´nun ASC´yle birlikte TC´nin VI. evine düşen pozisyonu – ki bu pozisyon “ülkenin üretimi” anlamında tabi ki değerlendirilebilir – ve onun ülkenin Merkür´üyle ekzakt altmışlık açısı, aynı zamanda edebiyat anlamında da değerlendirilebilir. Altmışlık açıyı kuran cismin Pluto olması da, ödülün “halklardan arındırma” gibi bir özgeçmişi bünyesinde taşıyan bir tematiğe sahip olduğunu gösteriyor. Öte yandan, ödül haritası TC´nin V. evini yani sosyal olaylar ve spekülasyon ikametini tetikliyor ki burada konumlanmış Jüpiter´in de ülkenin III. evindeki Neptün´le kare açısı, düşünsel alanda bir spekülasyonun, bir hayalin gerçekleşmesine ve bundaki şans faktörüne işaret ediyor. Ödül haritasındaki Jüpiter sadece Neptün´e değil aynı zamanda Venüs´e de açı kuruyor ve dolayısıyla da Venüs – Uranüs arasındaki üçgen açı aktüel hale geliyor. Bu da devrim niteliğindeki spekülasyon olarak açıklanabilir çünkü bu ödül Türkiye için bir ilktir. Öte yandan yine çok önemli olarak, ödül haritasında MC´de pozisyonlanmış Merkür´ün TC´nin yine V. evine düşmesi ve ASC´deki Pluto´ya üçgen açı kurarak Uranüs´ü etki altında bırakması, Türkiye´nin böyle spekülatif devrimsel nitelikte bir ödüle sahip olacağını ve plutonik konuların da vurgulanacağını gösteriyor. Ödül haritasında MC´de ve XI. evde bulunan astrolojik yoğunluğun Türkiye´nin V. evini ne kadar etki altına aldığını da söylemeden geçmek yerinde olmaz; MC mundan astrolojide ulusal itibar ve XI. ev de idealler, dilekler ve istekler anlamına gelmektedir.

Yukarıda ödülün kartografik haritasını da görebilirsiniz; Merkür MC hattının Türkiye üzerinden, Ankara´nın hemen dibinden geçmesi tabi ki tesadüf değil.

Dipnotlar

1: 12.10.2006, 13:00**, +02:00, Stockholm /İSVEÇ
**:http://.almaz.com/nobel/2006-prizes.html
http://www.opb.org/programs/program.php?id=49

KÜTÜPHANE / Takdim

Artık tarihimizin karanlık çağlarına ait olan ancak Antik çağın meşhur İskenderiye kütüphanesi, işte yaklaşık olarak bu şekilde bir görünüme sahipti. Bu kütüphane, I. Ptomeaios tarafından MÖ 288 yılında kuruldu ve alimlerin ve büyük insanların buluşma noktası olarak düşünülmüştü. Böylece İskenderiye kütüphanesi zamanın entelektüel başkenti haline geldi. Kütüphanenin ve aslında bir merkez olarak İskenderiye´nin en büyük gizi, Helenistik kültürün Mısır ve Asya kültürleriyle karışımının burada yankı bulmasıydı.

Kütüphaneciliğin kurucusu Callimachus, rulo yazmaları konuya ya da yazara göre sorte eden ve böylece yazmaların daha rahat bulunmasını kolaylaştıran sistemi burada buldu; eski çağın en büyük matematikçisi Arşimed (Archimedes) burada eğitim verdi; geometrinin babası Öklid (Euclid) burada görevliydi ve daha niceleri İskenderiye kütüphanesinde çeşitli görevlerde bulunabildiler.(1) MÖ 250 yılında burada yaklaşık olarak 400.000 ve daha sonraları da 700.000 adet papirus rulo yazma bulunuyordu.

İskenderiye kütüphanesinin bir değil iki bölümden oluştuğu sanılıyor.(2) Limandaki kütüphane 450 senelik bir zaman aralığında çeşitli defalar yok edildi; ilk yıkım MÖ 48 yılında Sezar tarafından gerçekleştirildi. Kütüphane ikinci defa Hristiyanlar tarafından MS 391´de ve son olarak ta Araplar tarafından 642 yılında yakıldı.(3) Ne var ki Bibliothek Alexandria web sayfası, limandaki kütüphanenin Araplar tarafından zarara uğratılmadığını, çünkü Arapların 415 yılında matematikçi Hipatya´nın öldürülmesiyle biten İskenderiye kütüphanesi devrinden yaklaşık 230 yıl sonra bu bölgeye geldiklerini belirtiyor. Diğer İskenderiye kütüphanesi de (ya da onun bir kolu da) şehrin daha iç taraflarındaki Serapeum´da(4) bulunuyordu.(5)

Kütüphane ismi Yunancadan gelmektedir ve kitap muhafaza yeri (biblion: kitap, theke: muhafaza yeri) demektir. MÖ 39 yılında kamuya açık ilk kütüphane Roma´da kuruldu.

Tarihsel bir anlam taşıyan kütüphanelerden en eski ikisi Mısır ve Asur ülkesinde bulunmuştur; Mısır´daki kütüphane, MÖ 1250 yılında II. Ramses tarafından kuruldu. Asur´daki ise Assurbanipal´in (MÖ 669–627) Niniv´deki (Tigris/Irak) kütüphanesidir. Assurbanipal kendi zamanının kralları arasında yazma ve okumasını bilen ender kişilerden biriydi ve kütüphanesinde de didaktik ve dinsel yazmaları içeren çivi yazısı tabletleri bulunmaktaydı.

Günümüzde Dünya´nın en büyük kütüphanesi ise Washington´daki Meclis Kütüphanesi olup 1800
yılında kurulmuştur. Burada 29 milyon kitap ya da yazılı materyallerin başka çeşitleri bulunmaktadır.(6)

İlk Osmanlı kütüphaneleri medreseler bünyesinde kurulmuştur. Bilinen ilk Osmanlı kütüphaneleri Bursa ve Bolu'da kurulmuş olan iki medresenin içinde oluşturulmuştur.
Hakkında kesin bilgi olan ilk kütüphane Fatih Sultan Mehmet tarafından 1459 yılında yaptırılan Eyüp Camisinde bulunan kütüphanedir. İlk bağımsız kütüphane de İstanbul'da Köprülü Fazıl Mustafa Paşa tarafından 1678'de kuruldu.

Türkiye, günümüzde bütün ilimlerde İslâmî yazmaların en çok bulunduğu ülkedir. Arşivlerdeki evrak dışında, Türkiye'de 300.000 cilt civarında yazma olduğu tahmin edilmektedir. Ortalama olarak bunların 160.000'den fazlası Arapça; 70.000 cilt kadarı Türkçe; 13.000 ciltten fazlası Farsça'dır. Yunanca, Ermenice, Süryanice yazmalar da vardır.

Türkiye'de ulusal anlamda devlet tarafından kurulmuş olan kütüphane Ankara'daki
Millî Kütüphanedir.(7) Türkiye´deki ilk modern kütüphanenin de, yapımı 1932´de tamamlanan Van Milligen kütüphanesi olduğu söylenir.(8)

Kütüphaneler – İskenderiye kütüphanesi örneğindeki gibi – yakılmak, yıkılmak amacıyla değil bilgi paylaşımına katkısı olsun
diye kurulurlar. Dolayısıyla ben de bu bölümün en önemli amacını, astrolojik bilgilerimizi çeşitli kaynaklar ve yazılarla genişletmek ve ilerletmek olarak düşündüm. Bu amaçla, oluşturulmuş olan özgün makaleler sizlerle paylaşılacak.

Keyifli okumalar…

AstroPedia



Dipnotlar


(1): Bkz.: Bibliothek Alexandria, URL: http://www.bibliothek-alexandria.de/sites/neuebi_foto.html
(2): Bkz.: Wikipedia, Die freie Enzyklopädie, URL:http://de.wikipedia.org/wiki/Bibliothek_von_Alexandria
(3): Bkz.: Dipnot 2
(4): Serapis adındaki Mısır – Helen tanrısı için kurulmuş tapınaklar. Bilinen diğerleri de Memphis ve Saqqara´daydı. Bkz.: Wikipedia, Die freie Enzyklopädie, URL: http://de.wikipedia.org/wiki/Serapeum_%28Alexandria%29
(5): Bkz.: Bibliothek Alexandria, URL:http://www.bibliothek-alexandria.de/sites/altebibliothek.html
(6): Bkz.: Virtuelleschuledeutsch, URL: http://vdeutsch.eduhi.at/vik/formen/sonstiges_bibliotheken.htm
(7): Bkz.: TC Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Kütüphane Başkanlığı, Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu, URL: http://www.yazmalar.org/elyazmaciligimiz.php
(8): Bkz.: Boğaziçi Üniversitesi, URL: http://www.boun.edu.tr/about/history_tur.html


Resimler

1: İskenderiye Kütüphanesi
2: Asurbanipal
3: Niniv kütüphanesinde bulunan ve Nuh tufanını anlatan tablet
4: Kur´an, Horasan, MS 1244, Molla Muhammed Cevad b.Fazl Ali b. Cafer in Nesih, Arapça, Millî Kütüphane (Ankara)
5: Millî Kütüphane (Ankara)
6: Babil

4 Şubat 2007 Pazar

AstroPedia / Takdim


AstroPedia´ya hoşgeldiniz…

AstroPedia, astrolojinin her türüne ilişkin kaliteli bilgisel aktarımda bulunmayı ve böylelikle astrolojiseverlerin astrolojik bilgilerinin genişletilmesini kendisine ilke edinmiş bir oluşumdur. Niyetim sürekli ve sağlıklı bilgi akışının sağlanmasına yardımcı olabilmektir ve bu amaçla da güncel olan ve olmayan astrolojik bilgilerin yayımı ve kullanımı üzerine bir girişim oluşturmuş bulunuyorum. AstroPedia sitesi, klasik ve modern astrolojinin bir sentezi olarak neoklasik astroloji yorumunun gelişimine yardımcı olmayı planlıyor.

Her iki ana tür içinde öncelikle klasik astrolojinin amacına ve yapılanışına bakacak olursak, bu türün kişileri ve olayları mümkün olduğu sürece en ince detayına kadar determine etmek gibi bir özü olduğunu görebiliriz; en klasik kaynaklar kişinin yaşamı ve olayların gidişatı hakkında somut yorumlarda bulunmaya çalışırlar; yaşam süresinin hesaplanmasından cinsiyet belirlemeye kadar herşey ve her konu tam anlamıyla somut kurgular üzerinde yükselir. Öte yandan klasik astroloji, doğası gereği modern planetleri ve bakış açılarını içerisinde barındırabilmekten uzaktır; bu durum böyledir çünkü en temelsel bir tanımla klasik astroloji, 12 burç, 12 ev ve 7 planet ile 5 ana ptolemik açının
yorumlanmasına dayanır.(1) Dolayısıyla içinde örneğin Pluto´nun, Chiron´un ya da diğer modern elementlerin bulunduğu astrolojik bir yorumdan, klasik özneler taşısa dahi klasik astrolojik yorum olarak bahsetmek yanlış olur.

İkinci olarak, 17. yy´da bilimin rasyonel anlayışla yorumlanmaya başlanması ve 19. yy´da
ve 20. yy´ın başında yeni planetlerin bulunmasıyla (Pluto artık her ne kadar planet statüsünde olmasa da) astrolojinin yüzünün ve yer yer özünün de değişime uğramak zorunda kaldığına şahit olabiliyoruz. Bu noktadan itibaren de modern astroloji kendisini göstermeye başladı. Günümüzde ise modern astrolojik yorum neredeyse tümüyle psikolojik astroloji temelinde değerlendirilmektedir. Modern astroloji ile psikolojik astroloji, hemen hemen birbirlerinin ayrılmaz bir parçası olarak yaşamaktadır.

Klasik astrolojide amaç, yukarıda bahsedildiği üzere kişilerin ve olayların en ince ayrıntısına kadar determine edilmesiyse, modern astrolojide de amaç kişiye daha çok özgür alan bırakabilmek oldu ve modern astroloji bu koldan beslendi. Aslında tabi ki bu türler arasında çok keskin ayırımlar yapmak istemiyoruz çünkü her bir metot kendisinden öncekine ister istemez bağlıdır, ancak gelişim aşağı yukarı bu şekilde olmuştur.

Bunlardan hareketle klasik astrolojik türün, özünde Kova burcunun satürnsel tarafıyla birebir ilişkide olduğu da rahatlıkla anlaşılabilir; ortaçağdaki horoskop çizimlerine ya da yine determinist bir anlayışa sahip Hint astrolojik çizimlerine dahi bakılacak olursa bu çizimlerin şekillerinin kare biçiminde olduğu görülebilir. Kare, 4 rakamıyla ilişkilidir ve numerolojik olarak ta sınırlarla, fiziki dünyayla ve dolayısıyla da Satürn´le değerlendirilir.

Modern astrolojinin ise Kova burcunun uranüssel yanıyla ilişkide olduğu görülebilir;
Uranüs, astrolojide „üst bilinç“ anlamına gelir ve bu bilinç, klasik aslanvari kendini gösterme telaşından uzaktır; Uranüs „birin“ değil „toplamın“ bilincidir. Üst bilinç ya da yüksek bilinç olarak ifade edilen tanımlama, olaylar arasındaki bağlantılara bilinci ve bilinçaltını birlikte kullanarak, onları birarada sentezleyerek varmaktır. Üst bilinç, sadece rasyonalist anlayışla ya da sadece içgüdüyle kurgulanamaz; bu, günümüze kadar gelen farklı bakış açılarının kombine edilmesidir ve açıklanması da görece daha zordur. Bunun da dışında insanoğlunun daha bu seviyede olduğunu düşünmüyorum.

Sonuç olarak, klasik astroloji hakiki özü bu olduğu için determinasyondan ve modern astroloji de, yine kendi yapısı bu şekilde gelişim gösterdiği için bireye hareket alanı bırakmaktan kurtulamayacağına göre,
bana bu iki sistemin de birlikte kullanımından başkaca bir çıkar yol kalmıyor ve böylelikle her iki sistemi de neoklasik astroloji sistemi altında – ki bu tabi ki yeni birşey değildir – birleştiriyorum. Klasik astrolojiyle sınırlarımızın farkına vardık ve modern astrolojiyle de determinasyona daha değişik bakmaya çalıştık. Neoklasik astrolojiyle ise, klasik astrolojiyi temel alarak modern elementleri onun içinde eritiyoruz.

Bu anlamda sizlere seyri ve zevki bol bir yolculuk dilerim…


AstroPedia


Dipnotlar:

(1): Rafael Gil Brand, Lehrbuch der klassischen Astrologie, Chiron Verlag, Mössingen 2000, S. 11