6 Mart 2007 Salı

Evler / ASC (Yükselen Burç)

YÜKSELEN BURÇ

Astrolojiyle uğraşmaya başladığımız ilk zamanlar, genellikle burçların tanım ve açıklamalarını öğrenmeye başladığımız anlara denk gelir. Sonrasında planetlere giriş yaparız ve en son olarak ta klasik dilde sıklıkla „köşeler“ olarak bilinen ve horoskopun çıkış noktalarına denk gelen köşe evleri yerlerini alır. Ancak ASC, MC, DSC ve IC´den oluşan bu dörtleme yine de eksik bırakılır ya da daha sonra „anlaşılmak“ üzere bir kenara bırakılır. Veya en iyi ihtimalle gezegen ve evlerle birlikte, herhangi bir ayırım yapılmaksızın bir solukta geçiliverir. Halbuki bir horoskopta ASC ya da alışılagelmiş şekliyle yükselen burç, daha en başından itibaren öğrenilmesi gereken ayrıntılarla doludur.

Herşeyden önce, yerin kendi ekseni etrafındaki günlük dönüşü dolayısıyla her 24 saatte bir herbir burç doğu ufkunda doğar ve buna uygun olarak ta ortalama her 2 saatte bir bir burç kendisini doğuda gösterir. Burada önemli olan, ASC´nin diğer horoskop elemanlarına oranla daha hızlı oluşudur ve böylece, herbir bireyin yükselen burcu nadiren birbirleriyle aynı olur. Yükselen burç bir insanda değişimi en hızlı görülen faktör olduğundan, kişinin dışarıdan görülen ve diğerleri tarafından en somut biçimde anlaşılabilen özelliklerine de karşılık gelmiş olur.

İlk olarak kavranılması gereken, yükselen burcun gezegenlerden apayrı bir kimlik ve karakterde oluşudur. Gezegenler astrolojide Dünya´yı merkez alarak onun çevresinde dönerlerken, ASC Dünya´nın kendi etrafında dönüşünden yola çıkılarak kendisine ulaştığımız noktalar arasında en önemlilerinden birisidir. İkinci olarak, ASC´nin – gezegenlerin tersine – kendi, görülebilir bir „vücudu“ olmaz; dolayısıyla toparladığımız zaman, ASC ne etrafında döndüğü bir merkeze sahiptir ve ne de gezegenlerde olduğu gibi görülebilir, fiziki bir oluşumdur. Sadece bu nokta dahi, ASC´nin şu ana kadar bildiğimiz dışsal özellikleri anlatmasının dışında belirli bir iç, psikolojik dinamiğe de sahip olduğunun göstergesidir. Ancak ASC, yine gezegenlerden farklı olarak bir insanı tanımlamaya yarayan en önemli noktalardan birisidir çünkü sadece yükselen burcumuz haritamızdaki en kişisel alandır; gezegenler ise, bize ya da herhangi birşeye bağımlı olmadan kozmik bir pozisyona sahip olabilirler: Örneğin Güneş Koç burcunda olduğunda, bu herkes için genel geçer, kişiden bağımsız ve haritadan haritaya değişmeyen bir resimken, ayrı yerleşim bölgelerinde Dünya´ya gelen bir insan için yine ayrı ayrı ASC dereceleri mevzu bahis olacaktır. Ve ASC işte bu yüzden, kişiden bağımsız olamama durumu sebebiyle gezegenlerle aynı karakteristik yapıyı paylaşamaz; gezegenler kozmik pozisyona sahip olabilirlerken, ASC ve diğer noktalar „dünyasal“ hatta daha da önemlisi „yerel“ pozisyon almak zorundadırlar. Dolayısıyla gezegenler herkes için sahip olunan öznelerken, ASC kişinin parmak izidir.

Peki ama „parmak izi“ astrolojik anlamda neye denk gelebilir ya da ne amaçla konumuzda önemli bir yere sahip olabilir? Bunun tek açıklaması, ASC´nin kişinin gideceği yol üzerinde söz sahibi olması olarak betimlenebilir. Sıklıkla bu göreve Güneş´i layık görsek te Güneş, aslında bizim sadece kendimizin içinde ve diğerlerinden bağımsız olarak takınacağımız hedefler olarak açıklanabilir; batış noktasında olmadığı sürece, bir Güneş hedef ve amaçları diğerleriyle paylaşmamıza izin vermez ya da en azından özünde böyle bir görev ve kimlik üstlenmez, yani kendi içinde bir bütünlük ve saklılık taşır. Yükselen burç ise çok farklı bir amaç için buradadır. Kişiler, – karşılaşan iki insanın Güneş´leri arasında belirli bir açısal ilişki olmadığı sürece – bizde ilk olarak Güneş´i idrak etmezler; bu, tamamen yükselen burçla ilişkilidir. Yani daha iyi bir tabirle, bir insana ya da belirli bir objeye dışarıdan baktığımızda ilk olarak gözümüze çarpan Güneş değil ASC´dir. Aslında tabi ki bundan daha doğal birşey olamaz çünkü sadece yükselen burcumuz, haritamızdaki en kişisel alandır.

Bunu söylemekle, özünde başka bir ilgi çekici noktaya geliyoruz ki o da, ASC´nin başkalarıyla paylaştığımız bir nokta olabilmesi olarak açıklanabilir. Peki bir nokta hem nasıl bu kadar kişisel olabilir hem de nasıl diğerleriyle paylaşılabilecek özelliklere sahip olabilir? Bunu da, yine açısal ilişkiyle açıklamak mümkündür ve özünde hiç te saçma değildir. Şöyle ki, ASC başkalarını temsil eden ikametle yani DSC ya da VII. evle karşıt görünüm ilişkisi içindedir. Ve birbirlerine karşıt duran her nokta, bir yandan kendi kimliklerini taşırlarken, diğer yandan da karşıt noktalarına yönlenmek zorunda kalırlar. Yani daha iyi bir ifadeyle karşıt noktalar, aynı konunun farklı şekillerde vücutlanmasıdır; örnek olarak Boğa ile Akrep burçları arasındaki ilişki söylediklerimize temel oluşturabilir: Her iki burcun da temel konusu „sahip olmak“ olarak algılanabilir ne var ki Boğa, bunu kendi malına sahip olmak olarak ifade ederken, bu Akrep´te daha çok başkalarına, başkalarının sahip olduklarına sahip olma güdüsüyle ilişkilidir. Dolayısıyla, birbirlerinden çok farklı olarak görünen iki karakter arasında hem çekim hem de itim görebiliriz. Buradan hareketle ASC – DSC aksı, anlamını kişisellik ve ortaklık olarak günyüzüne çıkarır. ASC´yi, kişinin yaşantısı boyunca yönlenmesi gereken amacın belirteci olarak görmek yanlış olmaz. Kişi, sadece ve sadece sağlıklı bir yükselen burç ile koyduğu hedeflere ulaşabilir. Gezegenlerle, elimizde işleyebileceğimiz materyallere sahip olduk, yükselen burçla da nereye gideceğimizin ayırdına varırız.

Peki bu hedefler için çok kaba hatlarıyla nelere ihtiyaç olabilir? Bu yazıda biraz önce de ifade edildiği gibi, her nokta kendi karşıtıyla ve sadece bununla değil uyumlu noktalarıyla da bir bütündür. Örneğin ASC ile DSC noktalarının yöneticilerinin uyumu, kişinin kendini gerçekleştirmesinde ortaklıklara ihtiyacı olduğunu gösterebilir. Tersine bir uyumsuzluk ise, herhangi bir ortağın ya da düşmanların, kişinin amaçlarına koşu yolu üzerinde taşlar olmasının belirtecidir. Ancak herşeye rağmen, yine de büyük bir şansımız olduğunun farkına varmak zorundayız çünkü yaşam, uzunluğu dolayısıyla kişinin kendini geliştirebilmesi ve çıkış yolları bulabilmesi anlamında büyük fırsatlar sunuyor ve bizler de bunu natal haritamızda görebiliyoruz; zorlu bir ASC yöneticisine sahip bir insan, bunun farkına vardığı andan itibaren onu işleme zamanına sahip olabiliyor. Halbuki bir soru haritasında cevabı işleyebilecek zaman tanınmıyor bize. Bu anlamda, bir natal harita ile soru haritası arasındaki temel fark ta „işlenebilirlik ve işlenememezlik“ olarak özetlenebilir. Astrolojiyle, aslında yaşamın en derin gizleri ve kurallarına sahip oluyoruz ve bunu açıklamak için de az önce ifade ettiğimiz, „kişinin gelişebilmesi için çok kaba hatlarıyla nelere ihtiyaç olabilir?“ sorusunun cevabını aramak istiyoruz.

İlk olarak, ASC doğal astrolojik düzenekte XI. evle uyumlu görünüm halindedir. XI. evi genel anlamıyla „vizyon, gelecek, arkadaşlar, idealler ve gruplar“ olarak ifade edersek, demek ki kişinin kendini gerçekleştirebilmesi direkt olarak belirli bir ideal ve vizyon sahibi olabilmekle ilişkilidir.

ASC noktasının III. evle ilişkisi de, onun XI. evle olan ilişkisiyle benzer bir kalite taşır; komunikatif yetimizin yeterli olması ve fikirlerimizin genişliği, amaçlarımıza yakınlaşmamızı kolaylaştıracaktır.

Yükselen burçla IX. ev arasındaki bağlantı ise, kişinin önüne koyduklarının güven ve inanç temelinde daha rahat gerçekleşebileceğinin kanıtı olarak önümüzde duruyor; kişi yaptığına ve varoluşunun anlamına ne kadar yakınlaşırsa, güven duyar ve ona inanırsa, mevcut ruh ta o kadar rahat akış bulur.

V. evle olan harmonik ilişki, bireyin bir bütün olarak varolabilmesinde onun belirli bir şansa ihtiyacı olması gerektiğini sembolize ediyor; kendimizi ne kadar rahat ve engelsiz ifade edebilirsek, ne kadar spontane olabilirsek o kadar „ben“ olmaya yaklaşırız.

ASC´nin MC ve IC noktalarına rahat bir akış içinde olmaması, bireyin gelişiminin sadece köklerimiz ve amaçlarımıza bağlı olmadığını gösteriyor; kişi, salt köklerine bağlı kaldığında geçmişinden geleceğine açılan kapıyı farketmeyebilir. Diğer şekilde salt amaçlarımız için yaşıyorsak, bu defa da spontaneliğimizi ve ASC´nin Koç burcuyla ilişkisinden yola çıkarak sembolize edilen rahat davranabilme, „şimdide yaşama“ özelliğimizi yitirebiliriz. Hedeflerin aşırı ön plana çıkarılması, Koç burcunun „anlık“ enerjileriyle bağdaşmayı zorlaştırır. ASC, „nereden geldim (IV. ev), nereye gidiyorum (MC)?“ ikileminin tam ortasında bulunduğundan, bu sorularla aşırı haşır neşir olmak, kişinin sağlıklı gelişimini engelleyebilir.

ASC´nin II., XII., VI. ve VIII. evlerle ilişkisi, yarım sekstil ve quincunx açıları anlamlarıyla ifade edilir. Aslan ve Yay enerjileriyle rahat akış içerisinde bulunan bir ruh, Akrep´in görece siyah ve kontrol düşkünü enerjileriyle engellenebilir. Yükselen burç aynı zamanda „sağlık“ anlamına da geldiği için, fazla kontrole yönelik duygular, kişinin kendini ve sağlığını kaybetmesini kolaylaştırabilir. Üstelik ASC´yle ifade edilen bireysel kimliğin bu yüzünün, takıntılardan daha ziyade vizyon ve iyimserliğe ihtiyacı olduğu da açıktır. ASC ile VIII. ev arasındaki bir bağlantı, her ne kadar karizmatik görünebilse de, aradaki quincunx enerjisi bu tür bir davranış biçiminin en nihayetinde hayalkırıklarını da beraberinde getireceğini gösteriyor.

ASC´nin VI. evle bir ilişkisi de bu anlatılanlardan çok farklı bir çizgide değildir; sürekli dert ve yük altında çile çeken bir ruhun rahat gelişim olanağına sahip olabilmesi ve kişinin de yine de bir çıkış yolu olacağına inanması (quincunx), hazin bir sonla sonuçlanabilir.

II. ve XII. evle olan yarım sekstil ilişkisinden çıkarmamız gereken sonuç ise, kişiliğin ne hayal kurmakla ve ne de aşırı sahip olmacılık ya da maddecilikle uyuşma içerisinde olmayacağı gerçeğidir. Bunlar tabi ki salt olumsuz olarak algılanmamalıdır; VIII. evdeki bir ASC yöneticisinin gücünü haritada tartmak zorundayız. Güçlü bir ASC yöneticisi, kişinin kimliğini de daha rahat bulmasını sağlar.

Burada değinilen noktalar, bireyin kimliğinin hangi enerjilerle rahat, hangileriyle daha uyumsuz olduğunu, doğal astrolojik düzeneğin kendi doğasından yola çıkarak açıklamaya çalışmaktı. Bu noktada, ASC´nin horoskopun evleriyle olan bağlantıları daha da derinlemesine analiz edilerek, hayatın gizi hakkında daha anlamlı bilgilere ulaşmak olasıdır. Yükselen burç ile, hayatımızın sonuna kadar sürecek bir sürece başlangıç yapmış oluyoruz ve haritanın bu noktasındaki enerji de, bizim yaşama hangi silahlarla başladığımızın göstergesidir. Hayatın kendi akışı içerisinde nasıl bir rol üstleniyoruz ve hangi kimlikle mücadele ediyoruz şeklinde soruların biricik cevabı bu bölgede saklıdır.

Dolayısıyla toparlanacak olursa, onun, kişinin amaçlarına ulaşması yolunda yol gösterici bir levha görevinde bulunduğunu ve bundan başka dünyaya hangi gözle baktığımızı ve nasıl bir davranış biçimi göstermemiz gerektiğini anlattığını belirleyebiliriz. Klasik yaklaşıma göre de yükselen burç kişinin özellikle fiziki dünyada varoluşunu, şeklini ve belirli karaktersel özelliklerini içeren bir komplikasyon olarak görülür. ASC, ruhun daha fiziki oluşumun gerçekleşmediği kozmik BİR´in (Balık) bir sonraki basamağında, zaman ve mekan polaritesinde vücuda gelmesiyse, onun kişinin şeklini anlatması da gayet mantıklıdır çünkü sonuçta, ascendare ya da horoskop(1) – örneğin gezegenlerden farklı olarak – sadece biz bir birey olarak ortaya çıktığımızda ortaya çıkar. Bu anlamda haritanın kişiye en hitap eden noktasının, yine kişinin kendine has vücudunu ve şeklini simgelemesi de doğaldır ki kaçınılmazdır.

Yükselen burç bunun dışında, soru haritaları cevaplama metodundan da bilindiği üzere kişinin kendisini anlatır; sağlığımızın ne durumda olduğu ve son olarak ta doğumun şekli ve türü de yine ASC´nin temel konuları arasındadır.

Bu konuyla bağlantılı olarak ve tamamlayıcı olması açısından „Dekanatlar Öğretisi“ konusuna da bakınız. Dekanatlar birincil temelde ASC derecemizde kullanım buluyorlar. Makalede Ali Ben Ragel ve İbn Ezra´dan bilgiler aktardık ve özellikle İbn Ezra´nın dekanat anlamlarına ilişkin vermiş olduğu bilgiler, bugüne kadar görmüş olduğumuz bize göre en net ve doğru yükselen burç anlamlarını vermektedir.

Dipnotlar ve Kaynakça

(1): Lat. Ascendare: yükselmek, doğmak = ASC.
Horoskop : „Saati gözlemek“ demektir ve bu sebeple Antik çağda ASC anlamına gelmekteydi; „saate bakıldığında“ belirlenmesi gereken en önemli faktör, doğaldır ki yükselen burç derecesidir.



28 Şubat 2007 Çarşamba

Dekan(at)lar Öğretisi

DEKAN(AT)LAR ÖĞRETİSİ


Dekanlar ya da dekanatlar öğretisi, MÖ 3000 yılına kadar uzanan ve Mısırlılar tarafından geliştirilmiş olan çok eski bir sistemdir ve köken olarak siderik doğaya sahiptir.

Mısırlıların bir haftası 10 günden oluşuyordu ve buna uygun olarak ta, hangi yıldızların ya da yıldız gruplarının bu 10´ar günlük zaman aralıklarında tekrardan Güneş´ten önce doğduklarını gözlemlemek amacıyla dekanatlar oluşturulmuştu. Dolayısıyla bir Güneş yılı da 36 ayrı birime (+ Epagomene denilen 5 artık gün) ayrılmıştı. Bu yıldızların birbiri ardına doğuşları gecenin saatlerini gösterirdi ki her 10 günde yeni bir dekanat yıldızı, gece saatlerinin sonuncusuna karşılık gelirdi. Her bir dekanat ta çeşitli tanrılar tarafından sembolize edilirdi.

Mısır dekanatları çok sonraları ekliptiğe uyarlandı; 10˚lik her bir kesit genel olarak dekanat ve haftanın 10 günü de topluca dekan olarak adlandırıldı. Sonrasında ise Babil geleneğine uygun olarak her bir dekana, dekanın yüzü (Lat. Facies, Yun. Prosopa) olarak tanımlanan bir planet verildi.

Dekanat öğretisine ilişkin olarak elde 3 ayrı versiyon bulunmaktadır. Bunlardan ilki Hint kaynaklıdır ve günümüzde de batı astrolojisinde kullanım bulmuştur. Buna göre her bir dekanata, ait olduğu üçlemenin her bir burcunun yöneticisi verilir: Örneğin Koç burcunda, ateş üçlemesinin birinci burcu Koç nedeniyle ilk 10˚yi Mars alır, ikinci ve üçüncü olarak ta Güneş ve Jüpiter gelirler.

İkinci bir versiyon da Manilius tarafından aktarılmış olanıdır. Buna göre her 10˚de, burçların birbirlerini izleme sırası önem taşır: Koç´un ilk dekanatı Koç, ikincisi Boğa, üçüncüsü İkizler ve Boğa´nın ilki Yengeç…vs.

Bu yazıda işlenecek olan dekanatlar öğretisi ise Mısır-Kalde kaynaklıdır. Dekanatlar tek başına bir belirleyiciliğe sahip değildir ve bu nedenle de klasik Arap astrolojisi geleneğinde kendilerine 1 asalet derecesi verilir.

Bu noktada, dekanatların anlamlarına ilişkin olarak Ali Ben Ragel ve İbni Ezra´dan bir tablo sunmak istiyoruz. Aslında dekanat öğretisinin bu anlamda yükselen burçla direkt ilgisi var. Ali Ben Ragel´in açıklamaları genel olarak dekanat yöneticilerine dayanırken İbn Ezra´nınkiler sanki daha farklı bir kökten kaynaklanıyormuş gibi görünüyor.

Listedeki dekanat isimleri de Tebli Hephaestion´a ve Firmicus Maternus´a aitler. Bunlar arasından özellikle İbn Ezra´nın verdiği açıklamaları kontrol ettik ve doğruluk derecesini tartma imkanı bulduk. Bu veriler birçok yükselenle tam olarak uyuşmaktadır. Dolayısıyla sizlerin de bunu denemesini salık veriyoruz. Ek olarak, verilen bilgilere göre de yükselen burç derecesini düzeltme imkanına sahip olunabilir. Buradaki bilgiler, her bir burcun ilk, orta ve son 10˚lik kısımlarına dair açıklamaları sunmaktadır. Son olarak, yazılanların Türkçesini de ana metine zarar vermemek açısından çok akıcı kullanmak istemedim.


KOÇ BURCU


(0˚ - 10˚)
Chontare – Senator
Mars

Ali Ben Ragel: Düşmanlık (ya da savaş), güç, yüksek cesaret ve utanmazlık (ya da yüzsüzlük).

İbn Ezra: Kızıl saçlı, dar bir mide ve vücutta az et; sol ayakta ve sol dirsekte (sol bilekte) bir ben; birçok arkadaşı olacak ve kötüyü hiçe sayacak (ya da hor görecek, aşağı görecek).


(10˚ - 20˚)
Chontachre – Senacher
Güneş

Ali Ben Ragel: Soyluluk, krallık, güç ve itibar (ya da prestij, şan).

İbn Ezra: Koyu, güzel bir biçim ve kendine has vücut; kolay kızacak ve kızgınlığını kontrol altına alamayacak; yüksek prensiplerini kusursuz bir akıl ve eğitimle kombine edecek; sayısız düşmanları olacak.


(20˚ - 30˚)
Siket – Sentacher
Venüs

Ali Ben Ragel: Dişilik, ince (kadınsı) davranışlar, yumuşaklık, topluluk oyunları ve temizlik (temizleme).

İbn Ezra: Kızıl ve safran renginde olacak ve insanlardan izole olacak.


BOĞA BURCU




(0˚ - 10˚)
Chou – Sua
Merkür


Ali Ben Ragel: Toprağı sürmek ve tohum ekmek, inşa etmek ve halklandırmak, öğreti ve bilgelik, toprağı ölçmek (Alm. Landbemessung).

İbn Ezra: Kısa vücut, büyük gözler, kalın dudaklar, ensede ve üreme organlarında bir ben; asil (ya da cömert) bir kalbi ve sayısız arkadaşları olacak ve zevkin her türünü tadacak.


(10˚ - 20˚)
Ero – Aryo
Ay

Ali Ben Ragel: Güç, soyluluk ve asalet; şehirleri yağmalamak ve insanlara sorunlar çıkarmak.

İbn Ezra: Yuvarlak kafa, büyük bir mide (karın), güzel gözler ve hoşgörülü, cömert bir ruh; akıllı olacak ve omuzlarında kılllar ile belinde bir beni olacak.


(20˚ - 30˚)
Rombromare – Romanae
Satürn

Ali Ben Ragel: Sefillik (ya da zavallılık), kölelik, yaralar, problemler ve hor görülme (hiçe sayılma).

İbn Ezra: Güzel bir vücut ve baş, sol gözde bir ben; fazla çalışma sebebiyle dertli olacak ve kadınlardan yana şansı olmayacak.


İKİZLER BURCU


(0˚ - 10˚)
Thosolk – Thesogar
Jüpiter

Ali Ben Ragel: Yazı (ya da makale, parça yazılar), hesaplama (matematiksel anlamda), değiş tokuş, kazanç (ya da kazanım) getirmeyen bilgi.

İbn Ezra: Vücudu, gözleri ve saçları iyi görünüşlü olacak; çenede bir beni olacak; tam anlamıyla keskin bir kavrayış yeteneğine sahip olacak ve hiddetli (öfkeli) olmayacak; fazla çalışma sebebiyle eziyet çekecek ve kadınlarla şanssız (ya da mutsuz) olacak.


(10˚ - 20˚)
Uare – Ver
Mars

Ali Ben Ragel: Acelecilik, zorluklar, şanssız arayış ve aşırı acelecilik yüzünden ayıplanma.

İbn Ezra: Kısa vücutlu ve koyu olacak; dirseğinin altında siyah bir ben; konuşması hoş olacak; iyi yetişmiş ve kültürlü olacak; soylu olacak ve krallarla ilişkisi olacak (arkadaşlık edecek).


(20˚ - 30˚)
Phouori – Tepis
Güneş

Ali Ben Ragel: Unutkanlık, küçümseme (az değer verme), oyunlar, alay (etme), aylaklık (işe yaramazlık).

İbn Ezra: Küçük bir çehre ve küçük gözler; cinsel ilişkiye talebi olan bir erkek olacak; uygun olmayan kelimeler sarfedecek ve ödevlerini yaralayacak.


YENGEÇ BURCU


(0˚ - 10˚)
Sothis – Sothis
Venüs

Ali Ben Ragel: Bolluk (ya da dolgun, üreyen; kadınlarda: tombul; Alm. Üppigkeit), akıllılık, kendisini sevilen yapmak, incelik (muhtemelen kadınsı davranışa sahip olmak) ve merhametlilik.

İbn Ezra: Fiziksel olarak çekici, saçlar ve göz kapakları birbirine yakın; burun kanatları uzun ve omuzlar geniş; dirseğin altında ya da sağ kolda bir ben; iyi bir ruha ve bir çok arkadaşa sahip olacak; kişileri aldatmada eksper olacak.


(10˚ - 20˚)
Sit – Sith
Merkür

Ali Ben Ragel: Zevkler, neşe (sevinç), kadınlar, zenginlik ve bolluk.

İbn Ezra: Kızıl, kısa vücutlu ve sakalsız olacak; gözlerinde koyu bir beni olacak; her canlı tarafından sevilecek.


(20˚ - 30˚)
Chnoumis – Thiumis
Ay

Ali Ben Ragel: Av, kaçakların takibi, birşeylere silahlar, mücadele ve karşıtlık koyarak ulaşmak.

İbn Ezra: Şişman, kısa boylu, kıllı göz kapakları, büyük bir mide ve uzun bir gövde. Güçlü olacak, bazen kalp krizi geçirecek ve kendi suçları altında eziyet çekecek.


ASLAN BURCU


(0˚ - 10˚)
Charchnoumis – Craumonis
Satürn

Ali Ben Ragel: İğrençlikler, kötü işler, ceza çekmek, cüretkarlık ve savsaklık (ya da çapkınlık).

İbn Ezra: Vücut ve yüz güzel olacak; ten rengi kızıl, bulanık (donuk) gözler; göğsü ve bacakları düz olacak; midesinin üst bölümünden hasta olacak; insanlar arasında tanınmış ve krallarla ilişkide mütevazi olacak.


(10˚ - 20˚)
Hetet – Sic
Jüpiter

Ali Ben Ragel: Tartışma, kolay aldatılma, endişe, bir bilgisi olmayanın hainler üzerindeki zaferi, kırım (katliam), meydan okuma ve meydan muharebesi (çarpışma).

İbn Ezra: Alımlı (sempatik) bir vücut, geniş göğüsler, küçük hayalar ve bacaklar; saçsız (ya da tüysüz) ve diyaframından hasta olacak; kendi insanları tarafından onurlandırılacak ve cömert olacak.


(20˚ - 30˚)
Phoute – Futule
Mars

Ali Ben Ragel: Aşk, sosyallik, tartışmamak ve kavga çıkmaması için vazgeçmek.

İbn Ezra: Oldukça kısa bir boy, ten rengi beyaz ve zincifre kırmızısı; sesi güçlü olacak; kadınları sevecek ve birçok arkadaşı ve düşmanları olacak, birçok şikayeti olacak.


BAŞAK BURCU


(0˚ - 10˚)
Tom – Thumis
Güneş

Ali Ben Ragel: Tohum ekmek, çift sürmek, toprağı işlemek ve insan yerleştirmek (halklandırmak), sahip olduklarını yığmak (biriktirmek) ve fazlalaştırmak.

İbn Ezra: Parlak saç, hoş bir yüz, güçlü bir ses; yazar ve matematikte eksper olacak.


(10˚ - 20˚)
Ouosteukoti – Tophicus
Venüs

Ali Ben Ragel: Kazanç, para aramak ve muhafaza etmek, eksiklik, insanlarda korunma aramak.

İbn Ezra: Kazanmış bir görünüm, küçük gözler, şirin burun delikleri; iyi yetişmiş ve açık bir erkek olacak, geniş kalpliliğe yeteneği ve kompliman duymaktan hoşlanan birisi olacak.


(20˚ - 30˚)
Apho – Afut
Merkür

Ali Ben Ragel: Yaşlılık, zayıflık, tembellik, organlarda bozukluklar, ağaçları sökmek ve köyleri halksızlandırmak.

İbn Ezra: Güzel bir görünüş, iyi yetişmiş olacak, hakiki anlamda zeki, alçakgönüllü ve bilge olacak.


TERAZİ BURCU


(0˚ - 10˚)
Souchoe – Seuichut
Ay

Ali Ben Ragel: Adalet, hak, hakikat, kötü güç sahibi olanları zayıflardan ayırmak, muhtaç olanlara ve düşkünlere yardım etmek.

İbn Ezra: Güzel bir yüzü olacak, başında bir yarası olacak, elde ya da ayakta yakıcı bir acı hissedecek, çok çalışmadan yana dertli olacak ve alçakgönüllü (ya da uslu, terbiyeli, sade) ve kültürlü olacak.


(10˚ - 20˚)
Ptechout – Sepisent
Satürn

Ali Ben Ragel: İyi bir durum ve fazlalık, iyi ve garantili bir yaşam.

İbn Ezra: Vücut, yüz ve fiziki yapı çekici, gözleri ve yanları bir parça deforme olmuş. Liberal ve cana yakın olacak.


(20˚ - 30˚)
Chontari – Senta
Jüpiter

Ali Ben Ragel: Düşüncesizlik, homoseksüalite, şarkı (ya da şarkı söyleme), eğlence ve kötü eğilimleri izlemek.

İbn Ezra: İyi görünüşlü bir vücut, kazanmış gibi bir duruş, kusurlu görme yetisi; tanınacak ve insanları tarafından kendisine saygı duyulacak.


AKREP BURCU


(0˚ - 10˚)
Stochneni – Sentacer
Mars

Ali Ben Ragel: Mücadele, üzüntü, aldatma ve kıskançlık.

İbn Ezra: Oldukça çekici, kafada bir ben; gözleri bir kedinin gözlerine benzeyecek ve geniş bir göğüs kafesi olacak; bazen sol ayak ya da sağ elde bir beni olacak; iyi yetiştirilmiş, hassas ve iyi bir konuşmacı olacak.


(10˚ - 20˚)
Sesme – Tepsisen
Güneş

Ali Ben Ragel: Yüzleşmeler, gizleri açığa çıkarma, insanların arasına kendisine geri dezavantaj olarak dönecek fitne, fesat ve kötülük ekmek.

İbn Ezra: Büyük bir kafa ve oldukça tatlı bir biçim, cinsel organı ya da arka tarafında (sırtında) bir ben; iyi yetiştirilmiş ve konuşkan olacak.


(20˚ - 30˚)
Sisieme – Sentineu
Venüs

Ali Ben Ragel: Dulluk, seksüel sapıklık (ya da baştan çıkartma, ayartma), iğrençlik ve zor kullanma ile gelen tecavüz.

İbn Ezra: Kısa bir vücut; gözler eğik (oblik, eğri, yatık, meyilli) görünecek; kadınları ve aşırı yemek yemeyi sevecek ve çok umutsuz (cesareti kırılmış) olacak.


YAY BURCU


(0˚ - 10˚)
Reoua – Eregbuo
Merkür

Ali Ben Ragel: Cesaret, özgür olma ve şovalyelik.

İbn Ezra: Güzel ve tatlı şirin hatlara sahip olacak, duruşu dik olacak; iyi olanı koruyacak ve krallar ve lordlarla ilişkisi olacak.


(10˚ - 20˚)
Seisme – Sagon
Ay

Ali Ben Ragel: Korkular, ağlama ve acı ve sürekli kendi vücudundan (ona birşey olacak diye) korkmak.

İbn Ezra: Yüz rengi safran ve göz kapakları birbirine çok yakın olmasına rağmen oldukça zarif bir vücudu olacak; göğsünde bir beni olacak.


(20˚ - 30˚)
Konime – Chenene
Satürn

Ali Ben Ragel: İrade sayesinde birşeylere ulaşmaya çalışmak ve iradeden vazgeçmemek, tartışmak ve inat etmek (direnmek), kolayca kavgaya ve çirkin işlere girmek.

İbn Ezra: Büyük olacak ve alımlı bir yüze sahip olacak, gözleri bir kedininkine benzeyecek, göğüs kafesi geniş olacak, güçlü olacak ve sol ayağının üzerinde bir beni olacak, alçakgönüllü, yardımsever ve iyi yetiştirilmiş olacak.


OĞLAK BURCU


(0˚ - 10˚)
Smat – Themeso
Jüpiter

Ali Ben Ragel: Eğlenmek, sevinmek, zayıflık ve hor görme yoluyla kazanmak ve kaybetmek.

İbn Ezra: Hoş bir vücut, geniş bir göğüs kafesi ve dirseğin alt yarısında koyu bir ben; zeki, alçakgönüllü, kültürlü ve geniş kalpli olacak.


(10˚ - 20˚)
Sro – Epiemu
Mars

Ali Ben Ragel: Hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığı ve gerçekleştiremeyeceği şeyleri talep etmek.

İbn Ezra: Alımlı (çekici) olacak; burun delikleri büyük ve şirin gözleri olacak; kötü niyetli olacak; çabuk kızan (ya da çabuk uyarıma gelen) ancak yüze gülen olacak.


(20˚ - 30˚)
Isro – Omot
Güneş

Ali Ben Ragel: Hırs, ölçüsüz istif, şüphe.

İbn Ezra: Güzel bir vücudu olacak ancak yüzü safran renginde olacak; sol kolunda ya da cinsel organında bir beni olacak; kolay kızdırılacak; kötüyü hakir görecek ve kadınlara özlem duyacak; kültürlü ve sosyal olacak.


KOVA BURCU


(0˚ - 10˚)
Tpechu – Oro
Venüs

Ali Ben Ragel: Sürekli kazanma isteği ve hiç ara vermemek (dinlenmemek), eziyet (dert) ve kayıp, yoksulluk ve bayağılık (alçaklık).

İbn Ezra: Yüz ve vücut güzel olacak; göğsünde ya da sol ayağında bir beni olacak; kültürlü, sosyal bir insan olacak.


(10˚ - 20˚)
Chu – Cratero
Merkür

Ali Ben Ragel: Güzellik, anlama yetisi (akıl), sukunet, kızgınlığa düşmemek, iyi haberler.

İbn Ezra: Büyük ve kızıl sakallı; sırtta (ya da arkada, geride) ve dirseğin alt yarısında bir ben; yaşamında acı olacak.


(20˚ - 30˚)
Tpebiou – Tepis
Ay

Ali Ben Ragel: Skandallar ve ayıp.

İbn Ezra: Kısa ve çekici bir vücudu olacak; kızıl bir yüz rengi ve dirseğin altında bir beni olacak ve kadınları sevecek.


BALIK BURCU


(0˚ - 10˚)
Biou – Acha
Satürn

Ali Ben Ragel: Ağırlık, yaptıklarından şikayet etmeden birçok yola girmek, bir yerden diğerine yer değiştirmek ve mal (servet ya da sahip olacaklarını) ve kaynakları aramak.

İbn Ezra: Biçimi ve yüzü güzel olacak, dar bir göğüs kafesi olacak ve dirseğinin ya da ayağının altında bir beni olacak.


(10˚ - 20˚)
Chontachretpibiou – Tepibui
Jüpiter

Ali Ben Ragel: Özsaygı, büyük irade, sorular ve kendini büyük ve önemli projelere angaje etmek.

İbn Ezra: Kısa vücut, alımlı bir görünüş, siyah sakal; kıllı olacak ve dirseğinin alt yarısında bir beni olacak; diğer insanlara karşı düşmanca olacak.


(20˚ - 30˚)
Pitibiou – Uiu
Mars

Ali Ben Ragel: Ölçüyü kaçırma, kadın ve haylazlığa düşkünlük.

İbn Ezra: Altın kahverengisi olacak ve güzel gözleri olacak; sık olarak hastalanacak.


Dipnotlar ve Kaynakça

(1): Bu makaledeki bilgiler, „Lehrbuch der Klassischen Astrologie“, Rafael Gil Brand, Chiron Verlag, Mössingen, 2000, S. 106 – 111´den derleme tercümedir.

Resimler

(1): Dekan(at)lar
(2): Abraham İbn Ezra



7 Şubat 2007 Çarşamba

Ermeni yasası Fransa Meclisi'nden geçti

NOT: Konu güncel değil ama bu makaleyi daha önce yazmıştım, onun için eski de olsa buraya ekleyeyim.

Ermeni yasası Fransa Meclisi'nden geçti... İzliyoruz...
SAADET ORUÇ Paris DHA

FRANSA’da sözde Ermeni soykırımının inkarına hapis ve para cezası öngören yasa teklifi parlamentoda kabul edildi. Patrik Deveciyan’ın verdiği, bilim adamları ve tarihçilerin çalışmalarının yasanın yaptırımlarından muaf tutulmasına ilişkin değişiklik önergesi de reddedildi.

Fransa meclisi genel kurulu, Sosyalist Parti’nin sunduğu sözde Ermeni soykırımını reddetmenin suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul etti. Yasa teklifi 19’a karşı 106 oyla kabul edildi.

Teklifin yasalaşması için Senato’nun da onayı gerekiyor. Yasa teklifinin Senato’ya götürülme kararı ise hükümetin elinde bulunuyor.

Yasa teklifi, sözde soykırımı reddedenlere, bir yıla kadar hapis ve 45 bin avro para cezası verilmesini öngörüyor.
Kaynak: **: http://www.milliyet.com.tr/2006/10/12/son/sondun16.asp



Yasanın kabul anı haritası altta görülüyor.(1)

Haberin içeriğine bir göz atıldığında, olay konusu ile astrolojik konu arasında Akrep burcu yükseleni nedeniyle önemli bir bağ görünüyor ve ASC´deki Pluto´nun konumu da olayın “halklara sözde soykırım” içeriğiyle ilişkili olduğunu çok açık anlatıyor.

Bir ülkede sosyalist partiler genel olarak VI. evle ifade edilir. Bu evin yöneticisinin, dış politikayla ilişkili olan XI. evde konumlanmış ve güçlü pozisyonda olması, bir yandan Fransa´da sosyalist partinin bu yasada önemli bir söz sahibi olduğunu ve diğer yandan da yasanın dış politikayla ilişkili olduğunu gösteriyor. Yine, dış politikanın bir başka astrolojik göstergesi IX. evde Satürn (=yasa) pozisyonu da yasa ile dış politika bağlantısını daha da artırıyor. Sosyalist parti yöneticisi Venüs ile “adalet amaçlı yasa” konusuna karşılık gelen Güneş´in kavuşum yapması, bu konunun sosyalist partinin gözlerini kör ettiği ve sağlıklı düşünememesine sebep olduğu biçiminde yorumlanabilir. Ve bağlantılı olarak XII. evde ve Akrep´te konumlanmış Jüpiter´in [=soykırım konusuyla ilgili (=Akrep) kaybolan (=XII. ev) adaleti (=Jüpiter) arama], yine adalet kaynaklı yasa (=Satürn IX. evde) konusuyla olan kare açı görünümü de kararın gerisindeki dinamikleri açıklayabilir. Ancak Jüpiter´in Akrep´te ve özellikle de XII. evde olması, bu yasanın kabul edilmesinde bizlerin bilemediği ve çok derinlerde kalan, su yüzüne çıkmamış çeşitli art niyetlerin olduğunu da gösterebilir.

Olayın Türkiye haritasıyla ilişkili olarak incelenmesi (=Sinastri) belki daha fazla detay verebilir:


Sinastri - TC + Ermeni Yasası

Burada neredeyse mükemmel derecede astrolojik karşılığı olan bir pozisyonu görüyoruz; kararın çıktığı anda Ay´ın konumunun, Türkiye´nin XII. evindeki Ay´a hemen hemen ekzakt kavuşumu konunun ana çekirdeğine çok yerinde karşılık geliyor. Öncelikle karar anında Ay VIII. evde ve İkizler burcunda bulunuyor ve bu da ölümle, yok etmeyle ilişkili resmi tebliğ, resmi beyan anlamına geliyor. Bu pozisyonun bir de kararın I. evindeki Pluto´yla açısı, konuyu daha da güçlendirici rol oynuyor ki Pluto´nun kolektif anlamda gizlenen ya da saklanan olayları, organize suçları, ölüm ve yaşam gibi konuları temsil ettiğini biliyoruz.(2) Ay´ın XI. evdeki Mars´la üçgen konumu da, agresif bir yapının ya da yok etmeyle ilişkili olduğu öne sürülen bir konunun (=Mars) sosyal bir olay (=V. ev) olarak parlementoya (=XI. ev) getirilmesini anlatıyor. Şimdi böyle kökleri olan bir Ay´ı Türkiye haritasındaki Ay´a getirdiğimizde, konunun Türkiye´de izole edildiği ya da bilinçaltında kaybolduğu ya da unutulduğu veya skandala kurban gittiği (=XII. ev) iddia edilen halklarla (=Ay) ilişkili olduğunu çok rahat görebiliyoruz.

Karar anı haritasının MC´sinin (=hedef) Türkiye´nin IC´sine ne kadar yakın durduğuna da ekstra dikkat edelim; hedef, bu noktada bir ülkenin en derin köklerini meydana, su yüzüne çıkarma girişimi olarak algılanabilir. Bunun dışında çok daha çarpıcı bir bağlantı da Türkiye´nin VI. evine (=gündem, ülkenin rahatsızlığı, hastalığı, sorunları, meşgul oldukları) denk gelen Pluto´nun, IV ve XII. evleri kesen Merkür´le – ki bu evlerin anlamlarından daha önce bahsedildi – ekzakt altmışlık görünümüdür. Çok fazla birşey söylemeye gerek yok; izolasyonla, yok etmeyle ilişkili olduğu iddia edilen bir konu (=XII. ev, Pluto) ülkenin sancılarına (=VI. ev) ve karşıtlığa geçmesine neden olmuştur.

Son olarak olay anını astrokartografik olarak ta değerlendirdiğimizde, üzerinde yeterince konuştuğumuz Ay´ın Türkiye üzerinden geçtiğini görüyoruz; bu noktada Ay DSC hattının Ermenistan´a ne kadar yakın durduğuna da dikkat edelim. Bunun dışında Güneş, Mars ve Venüs hatları da yine Türkiye üzerinden geçmektedir ki bunların hepsi, kararın çıkış ya da yansıma noktalarının (tüm hatlar MC hatlarıdır) Türkiye´yle ilişkili olduğunu göstermektedir.


Dipnotlar

1: 12.10.2006, 11:40**, +02:00, Paris/FRANSA
**:http://www.milliyet.com.tr/2006/10/12/son/sondun16.asp
http://www.netgazete.com/24saat/default.asp
2: Burada olayların nasıl vuku bulduğu üzerine fikir beyanı değil, güncel bir konuya ilişkin olarak astrolojik analiz denemesi yapılmaktadır.



Nobel Ödülü Orhan Pamuk´un

NOT: Konu güncel değil ama bu makaleyi daha önce yazmıştım, onun için eski de olsa buraya ekleyeyim.

Nobel Edebiyat Ödülü Orhan Pamuk'un...
STOCKHOLM,(DHA)

DÜNYANIN en prestijli ödüllerinden Nobel Edebiyat Ödülü’nü bu yıl ünlü yazar Orhan Pamuk kazandı. Daha önceki senelerde de adı adaylar arasında geçen Orhan Pamuk, böylece Nobel’i kazanan ilk Türk olma başarısını gösterdi. [Nobel Edebiyat Ödülü jürisinden yapılan açıklamada Pamuk'un, kenti İstanbul'un melankolik ruhunu araştırma yolunda, kültürlerin çatışmaları ve birbirleriyle iç içe geçmesinde yeni semboller bulduğu belirtildi].*
Orhan Pamuk, çok mutlu olduğunu ve ödülü kazanmaktan kıvanç duyduğunu söyledi.
Ödülü kazandığını Amerika’da öğrenen Pamuk, İsveç gazetesi Svenska Dagbladet’in sorularını telefonla yanıtladı.
Gazetenin internet sitesinde çıkan habere göre Orhan Pamuk, "Çok mutluyum. Ödülü kazanmaktan büyük onur duydum. Ödülü almak için Stockholm’e geleceğim" dedi.
Ödül töreni 10 aralıkta Stockholm’de düzenlenecek.

Kaynaklar:
Milliyet,http://www.milliyet.com.tr/2006/10/12/son/sondun22.asp
*: http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=47183

Orhan Pamuk, insan hakları, düşünce özgürlüğü, demokrasi ve benzeri konulardaki düşüncelerini makaleler ve söyleşiler yoluyla aktarmaktadır. Yazar, Kürt sorunu ve Sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bazı sözleri nedeniyle yargılanmıştır.(1)

Kaynak: Vikipedi, özgür ansiklopedi, URL: http://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Pamuk

(1): Pamuk, Zürich “Tagesanzeiger” gazetesine yaptığı bir röportajda, Türk komutası altında 30.000 Kürt ile 1915 – 17 arasında 1 milyon Ermeni´nin öldürüldüğünü söylemiş ve bu nedenle de kendisine 2005 Aralık ayında “Türklüğü alenen aşağılamak” suçundan dava açılmıştır ancak dava daha sonra düşmüştür.



En sonunda bir Nobel ödülü Türkiye´ye de ulaşabildi. Bu, her ne kadar uluslararası bir haber olsa da yine de Türkiye için özel bir anlamı olduğundan, onu “Türkiye” bölümünde değerlendirmeyi uygun bulduk. Haberi astrolojik olarak yorumlayalım: İlk olarak Nobel edebiyat ödülünün açıklanış anında göklerin pozisyonuna bakmak yerinde olacaktır.

Nobel Edebiyat Ödülü / Açıklanış Anı haritasını yanda görüyorsunuz.(1)

İlk olarak dikkat çeken haritanın yükselenindeki Pluto. Mundan astrolojide Pluto kolektif bilinçaltına karşılık gelir ve bu da, onun ödülün verildiği andaki önemini vurguluyor. “İstanbul´un melankolik ruhunun araştırılması yolunda, kültürlerin çatışmaları ve iç içe geçmeleri konusunda yeni semboller” de, arındırma ve çatışma gibi kavramları rahatlıkla açıklayabilen Pluto´nun konuları anlamında düşünülebilir. İkinci olarak, Pluto´nun I. evdeki pozisyonu, halklardan arındırma, baskı ve sözde soykırım gibi sözleri söyleyen Pamuk´a ödülün gideceğini de ekstra belirtebilir. Öte yandan Ay´ın Yengeç´e yeni girmiş olması da, Yengeç yükselenine sahip bir ülke olan Türkiye´yle ödülün ilişkisini açıklayabilir. Tabi ki olay anı haritalarına bakarak, en fazla ödülün karakteri ile ilişkili ipuçları yakalayabiliriz. Dolayısıyla daha ayrıntılı açıklamalar için bir sinastri haritası çıkartmak yerinde olur:


Sinastri – TC / Nobel edebiyat

Ödülün ilan edildiği anın haritasında Pluto´ya dikkat edilmesi gerektiğini söylemiştik. Sinastride ise bu durum daha bir keskin ortaya çıkıyor; Pluto´nun ASC´yle birlikte TC´nin VI. evine düşen pozisyonu – ki bu pozisyon “ülkenin üretimi” anlamında tabi ki değerlendirilebilir – ve onun ülkenin Merkür´üyle ekzakt altmışlık açısı, aynı zamanda edebiyat anlamında da değerlendirilebilir. Altmışlık açıyı kuran cismin Pluto olması da, ödülün “halklardan arındırma” gibi bir özgeçmişi bünyesinde taşıyan bir tematiğe sahip olduğunu gösteriyor. Öte yandan, ödül haritası TC´nin V. evini yani sosyal olaylar ve spekülasyon ikametini tetikliyor ki burada konumlanmış Jüpiter´in de ülkenin III. evindeki Neptün´le kare açısı, düşünsel alanda bir spekülasyonun, bir hayalin gerçekleşmesine ve bundaki şans faktörüne işaret ediyor. Ödül haritasındaki Jüpiter sadece Neptün´e değil aynı zamanda Venüs´e de açı kuruyor ve dolayısıyla da Venüs – Uranüs arasındaki üçgen açı aktüel hale geliyor. Bu da devrim niteliğindeki spekülasyon olarak açıklanabilir çünkü bu ödül Türkiye için bir ilktir. Öte yandan yine çok önemli olarak, ödül haritasında MC´de pozisyonlanmış Merkür´ün TC´nin yine V. evine düşmesi ve ASC´deki Pluto´ya üçgen açı kurarak Uranüs´ü etki altında bırakması, Türkiye´nin böyle spekülatif devrimsel nitelikte bir ödüle sahip olacağını ve plutonik konuların da vurgulanacağını gösteriyor. Ödül haritasında MC´de ve XI. evde bulunan astrolojik yoğunluğun Türkiye´nin V. evini ne kadar etki altına aldığını da söylemeden geçmek yerinde olmaz; MC mundan astrolojide ulusal itibar ve XI. ev de idealler, dilekler ve istekler anlamına gelmektedir.

Yukarıda ödülün kartografik haritasını da görebilirsiniz; Merkür MC hattının Türkiye üzerinden, Ankara´nın hemen dibinden geçmesi tabi ki tesadüf değil.

Dipnotlar

1: 12.10.2006, 13:00**, +02:00, Stockholm /İSVEÇ
**:http://.almaz.com/nobel/2006-prizes.html
http://www.opb.org/programs/program.php?id=49

KÜTÜPHANE / Takdim

Artık tarihimizin karanlık çağlarına ait olan ancak Antik çağın meşhur İskenderiye kütüphanesi, işte yaklaşık olarak bu şekilde bir görünüme sahipti. Bu kütüphane, I. Ptomeaios tarafından MÖ 288 yılında kuruldu ve alimlerin ve büyük insanların buluşma noktası olarak düşünülmüştü. Böylece İskenderiye kütüphanesi zamanın entelektüel başkenti haline geldi. Kütüphanenin ve aslında bir merkez olarak İskenderiye´nin en büyük gizi, Helenistik kültürün Mısır ve Asya kültürleriyle karışımının burada yankı bulmasıydı.

Kütüphaneciliğin kurucusu Callimachus, rulo yazmaları konuya ya da yazara göre sorte eden ve böylece yazmaların daha rahat bulunmasını kolaylaştıran sistemi burada buldu; eski çağın en büyük matematikçisi Arşimed (Archimedes) burada eğitim verdi; geometrinin babası Öklid (Euclid) burada görevliydi ve daha niceleri İskenderiye kütüphanesinde çeşitli görevlerde bulunabildiler.(1) MÖ 250 yılında burada yaklaşık olarak 400.000 ve daha sonraları da 700.000 adet papirus rulo yazma bulunuyordu.

İskenderiye kütüphanesinin bir değil iki bölümden oluştuğu sanılıyor.(2) Limandaki kütüphane 450 senelik bir zaman aralığında çeşitli defalar yok edildi; ilk yıkım MÖ 48 yılında Sezar tarafından gerçekleştirildi. Kütüphane ikinci defa Hristiyanlar tarafından MS 391´de ve son olarak ta Araplar tarafından 642 yılında yakıldı.(3) Ne var ki Bibliothek Alexandria web sayfası, limandaki kütüphanenin Araplar tarafından zarara uğratılmadığını, çünkü Arapların 415 yılında matematikçi Hipatya´nın öldürülmesiyle biten İskenderiye kütüphanesi devrinden yaklaşık 230 yıl sonra bu bölgeye geldiklerini belirtiyor. Diğer İskenderiye kütüphanesi de (ya da onun bir kolu da) şehrin daha iç taraflarındaki Serapeum´da(4) bulunuyordu.(5)

Kütüphane ismi Yunancadan gelmektedir ve kitap muhafaza yeri (biblion: kitap, theke: muhafaza yeri) demektir. MÖ 39 yılında kamuya açık ilk kütüphane Roma´da kuruldu.

Tarihsel bir anlam taşıyan kütüphanelerden en eski ikisi Mısır ve Asur ülkesinde bulunmuştur; Mısır´daki kütüphane, MÖ 1250 yılında II. Ramses tarafından kuruldu. Asur´daki ise Assurbanipal´in (MÖ 669–627) Niniv´deki (Tigris/Irak) kütüphanesidir. Assurbanipal kendi zamanının kralları arasında yazma ve okumasını bilen ender kişilerden biriydi ve kütüphanesinde de didaktik ve dinsel yazmaları içeren çivi yazısı tabletleri bulunmaktaydı.

Günümüzde Dünya´nın en büyük kütüphanesi ise Washington´daki Meclis Kütüphanesi olup 1800
yılında kurulmuştur. Burada 29 milyon kitap ya da yazılı materyallerin başka çeşitleri bulunmaktadır.(6)

İlk Osmanlı kütüphaneleri medreseler bünyesinde kurulmuştur. Bilinen ilk Osmanlı kütüphaneleri Bursa ve Bolu'da kurulmuş olan iki medresenin içinde oluşturulmuştur.
Hakkında kesin bilgi olan ilk kütüphane Fatih Sultan Mehmet tarafından 1459 yılında yaptırılan Eyüp Camisinde bulunan kütüphanedir. İlk bağımsız kütüphane de İstanbul'da Köprülü Fazıl Mustafa Paşa tarafından 1678'de kuruldu.

Türkiye, günümüzde bütün ilimlerde İslâmî yazmaların en çok bulunduğu ülkedir. Arşivlerdeki evrak dışında, Türkiye'de 300.000 cilt civarında yazma olduğu tahmin edilmektedir. Ortalama olarak bunların 160.000'den fazlası Arapça; 70.000 cilt kadarı Türkçe; 13.000 ciltten fazlası Farsça'dır. Yunanca, Ermenice, Süryanice yazmalar da vardır.

Türkiye'de ulusal anlamda devlet tarafından kurulmuş olan kütüphane Ankara'daki
Millî Kütüphanedir.(7) Türkiye´deki ilk modern kütüphanenin de, yapımı 1932´de tamamlanan Van Milligen kütüphanesi olduğu söylenir.(8)

Kütüphaneler – İskenderiye kütüphanesi örneğindeki gibi – yakılmak, yıkılmak amacıyla değil bilgi paylaşımına katkısı olsun
diye kurulurlar. Dolayısıyla ben de bu bölümün en önemli amacını, astrolojik bilgilerimizi çeşitli kaynaklar ve yazılarla genişletmek ve ilerletmek olarak düşündüm. Bu amaçla, oluşturulmuş olan özgün makaleler sizlerle paylaşılacak.

Keyifli okumalar…

AstroPedia



Dipnotlar


(1): Bkz.: Bibliothek Alexandria, URL: http://www.bibliothek-alexandria.de/sites/neuebi_foto.html
(2): Bkz.: Wikipedia, Die freie Enzyklopädie, URL:http://de.wikipedia.org/wiki/Bibliothek_von_Alexandria
(3): Bkz.: Dipnot 2
(4): Serapis adındaki Mısır – Helen tanrısı için kurulmuş tapınaklar. Bilinen diğerleri de Memphis ve Saqqara´daydı. Bkz.: Wikipedia, Die freie Enzyklopädie, URL: http://de.wikipedia.org/wiki/Serapeum_%28Alexandria%29
(5): Bkz.: Bibliothek Alexandria, URL:http://www.bibliothek-alexandria.de/sites/altebibliothek.html
(6): Bkz.: Virtuelleschuledeutsch, URL: http://vdeutsch.eduhi.at/vik/formen/sonstiges_bibliotheken.htm
(7): Bkz.: TC Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Kütüphane Başkanlığı, Türkiye Yazmaları Toplu Kataloğu, URL: http://www.yazmalar.org/elyazmaciligimiz.php
(8): Bkz.: Boğaziçi Üniversitesi, URL: http://www.boun.edu.tr/about/history_tur.html


Resimler

1: İskenderiye Kütüphanesi
2: Asurbanipal
3: Niniv kütüphanesinde bulunan ve Nuh tufanını anlatan tablet
4: Kur´an, Horasan, MS 1244, Molla Muhammed Cevad b.Fazl Ali b. Cafer in Nesih, Arapça, Millî Kütüphane (Ankara)
5: Millî Kütüphane (Ankara)
6: Babil

4 Şubat 2007 Pazar

AstroPedia / Takdim


AstroPedia´ya hoşgeldiniz…

AstroPedia, astrolojinin her türüne ilişkin kaliteli bilgisel aktarımda bulunmayı ve böylelikle astrolojiseverlerin astrolojik bilgilerinin genişletilmesini kendisine ilke edinmiş bir oluşumdur. Niyetim sürekli ve sağlıklı bilgi akışının sağlanmasına yardımcı olabilmektir ve bu amaçla da güncel olan ve olmayan astrolojik bilgilerin yayımı ve kullanımı üzerine bir girişim oluşturmuş bulunuyorum. AstroPedia sitesi, klasik ve modern astrolojinin bir sentezi olarak neoklasik astroloji yorumunun gelişimine yardımcı olmayı planlıyor.

Her iki ana tür içinde öncelikle klasik astrolojinin amacına ve yapılanışına bakacak olursak, bu türün kişileri ve olayları mümkün olduğu sürece en ince detayına kadar determine etmek gibi bir özü olduğunu görebiliriz; en klasik kaynaklar kişinin yaşamı ve olayların gidişatı hakkında somut yorumlarda bulunmaya çalışırlar; yaşam süresinin hesaplanmasından cinsiyet belirlemeye kadar herşey ve her konu tam anlamıyla somut kurgular üzerinde yükselir. Öte yandan klasik astroloji, doğası gereği modern planetleri ve bakış açılarını içerisinde barındırabilmekten uzaktır; bu durum böyledir çünkü en temelsel bir tanımla klasik astroloji, 12 burç, 12 ev ve 7 planet ile 5 ana ptolemik açının
yorumlanmasına dayanır.(1) Dolayısıyla içinde örneğin Pluto´nun, Chiron´un ya da diğer modern elementlerin bulunduğu astrolojik bir yorumdan, klasik özneler taşısa dahi klasik astrolojik yorum olarak bahsetmek yanlış olur.

İkinci olarak, 17. yy´da bilimin rasyonel anlayışla yorumlanmaya başlanması ve 19. yy´da
ve 20. yy´ın başında yeni planetlerin bulunmasıyla (Pluto artık her ne kadar planet statüsünde olmasa da) astrolojinin yüzünün ve yer yer özünün de değişime uğramak zorunda kaldığına şahit olabiliyoruz. Bu noktadan itibaren de modern astroloji kendisini göstermeye başladı. Günümüzde ise modern astrolojik yorum neredeyse tümüyle psikolojik astroloji temelinde değerlendirilmektedir. Modern astroloji ile psikolojik astroloji, hemen hemen birbirlerinin ayrılmaz bir parçası olarak yaşamaktadır.

Klasik astrolojide amaç, yukarıda bahsedildiği üzere kişilerin ve olayların en ince ayrıntısına kadar determine edilmesiyse, modern astrolojide de amaç kişiye daha çok özgür alan bırakabilmek oldu ve modern astroloji bu koldan beslendi. Aslında tabi ki bu türler arasında çok keskin ayırımlar yapmak istemiyoruz çünkü her bir metot kendisinden öncekine ister istemez bağlıdır, ancak gelişim aşağı yukarı bu şekilde olmuştur.

Bunlardan hareketle klasik astrolojik türün, özünde Kova burcunun satürnsel tarafıyla birebir ilişkide olduğu da rahatlıkla anlaşılabilir; ortaçağdaki horoskop çizimlerine ya da yine determinist bir anlayışa sahip Hint astrolojik çizimlerine dahi bakılacak olursa bu çizimlerin şekillerinin kare biçiminde olduğu görülebilir. Kare, 4 rakamıyla ilişkilidir ve numerolojik olarak ta sınırlarla, fiziki dünyayla ve dolayısıyla da Satürn´le değerlendirilir.

Modern astrolojinin ise Kova burcunun uranüssel yanıyla ilişkide olduğu görülebilir;
Uranüs, astrolojide „üst bilinç“ anlamına gelir ve bu bilinç, klasik aslanvari kendini gösterme telaşından uzaktır; Uranüs „birin“ değil „toplamın“ bilincidir. Üst bilinç ya da yüksek bilinç olarak ifade edilen tanımlama, olaylar arasındaki bağlantılara bilinci ve bilinçaltını birlikte kullanarak, onları birarada sentezleyerek varmaktır. Üst bilinç, sadece rasyonalist anlayışla ya da sadece içgüdüyle kurgulanamaz; bu, günümüze kadar gelen farklı bakış açılarının kombine edilmesidir ve açıklanması da görece daha zordur. Bunun da dışında insanoğlunun daha bu seviyede olduğunu düşünmüyorum.

Sonuç olarak, klasik astroloji hakiki özü bu olduğu için determinasyondan ve modern astroloji de, yine kendi yapısı bu şekilde gelişim gösterdiği için bireye hareket alanı bırakmaktan kurtulamayacağına göre,
bana bu iki sistemin de birlikte kullanımından başkaca bir çıkar yol kalmıyor ve böylelikle her iki sistemi de neoklasik astroloji sistemi altında – ki bu tabi ki yeni birşey değildir – birleştiriyorum. Klasik astrolojiyle sınırlarımızın farkına vardık ve modern astrolojiyle de determinasyona daha değişik bakmaya çalıştık. Neoklasik astrolojiyle ise, klasik astrolojiyi temel alarak modern elementleri onun içinde eritiyoruz.

Bu anlamda sizlere seyri ve zevki bol bir yolculuk dilerim…


AstroPedia


Dipnotlar:

(1): Rafael Gil Brand, Lehrbuch der klassischen Astrologie, Chiron Verlag, Mössingen 2000, S. 11